Faturanın İspat Gücü Nedir? (Yargıtay Kararları Işığında)

Ticari hayatta en sık kullanılan belge şüphesiz faturadır. Ancak alacak davalarında, “Faturayı kestim, paramı alamadım” beyanı, alacağı ispatlamak için yeterli midir? Yüksek mahkeme kararları, faturanın ispat gücü konusunun, mutlak olmadığını, dinamik ve birçok koşula bağlı olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Tek başına fatura, sözleşmenin kurulduğunu değil, ifa safhasını gösteren bir belgedir.
Peki, faturaya dayalı bir alacak davasında ispat yükü kimdedir? Faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemesi ne anlama gelir? Ve en önemlisi, faturayı “kesin delil” haline getiren nedir? Bu rehberde, güncel Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları ışığında bu kritik soruları yanıtlıyoruz.
Kural 1: Tek Başına Fatura, Alacağı İspatlamaz
Yargı kararlarındaki temel ilke, faturanın tek başına düzenlenmiş olmasının, alacağın veya temelindeki hukuki ilişkinin varlığını kanıtlamaya yetmeyeceğidir. Eğer davalı (borçlu), aranızdaki temel hukuki ilişkiyi (sözleşmeyi) inkar ederse, davacı (faturayı düzenleyen) öncelikle bu sözleşmenin varlığını başka delillerle kanıtlamakla yükümlüdür.
Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi (2021/733 E. – 2024/1085 K.) kararında bu ilke net bir şekilde vurgulanmıştır:
“Kural olarak salt faturanın düzenlenmiş olması, dayanağı kanıtlamayan faturaların düzenleyenin defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olması tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamaz.”
Bu nedenle, davalının akdi ilişkiyi inkar ettiği durumlarda, davacı sadece faturaya dayanarak iddiasını ispatlayamaz.
Kural 2: Faturaya 8 Gün İçinde İtiraz (TTK m. 21/2) ve Sonuçları
Ticaret hukukunda faturanın ispat gücü denildiğinde akla ilk gelen kural, Türk Ticaret Kanunu‘nun 21. maddesinin 2. fıkrasıdır: “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.”
Ancak Yargıtay kararları, bu kuralın yanlış yorumlanmasını engellemek için önemli ayrımlar getirmiştir:
1. İspat Yükü Yer Değiştirir:
Bu kural, fatura içeriğinin (malın cinsi, miktarı, bedeli) kabul edildiğine dair, aksi ispatlanabilen adi bir karine yaratır. Bu kuralın en önemli sonucu ispat yükünün yer değiştirmesidir.
i. İtiraz Edilirse: Süresi içinde itiraz edilirse, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat yükü faturayı düzenleyene (satıcıya) aittir.
ii. İtiraz Edilmezse: Süre geçtikten sonra, içeriğin doğru olmadığını (örn: “Faturada 100 adet yazıyor ama 50 adet mal geldi”) ispat yükü faturayı alana (alıcıya) geçer (Yargıtay 23. HD, 2014/4862 E. – 2015/2901 K.).
2. Sözleşmeyi veya Teslimi Kanıtlamaz:
Faturaya 8 gün itiraz edilmemesi, taraflar arasında bir sözleşme olduğunu veya faturadaki malın alıcıya teslim edildiğini kanıtlamaz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (2017/823 E. – 2019/553 K.) bu ayrımı net bir şekilde belirtmiştir:
“…yoksa o faturada yazılı malın alıcıya mutlaka, daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmez; satıcının faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi zorunludur.”
Kural 3: Faturayı Kesin Delil Yapan Durum: Ticari Defterlere Kayıt
Faturanın ispat gücünü neredeyse kesin delil seviyesine taşıyan en önemli faktör, faturanın davalı (alıcı) tarafından kendi ticari defterlerine kaydedilmesidir.
Bu durumda, uyuşmazlık artık faturadan çıkar ve HMK m. 222 uyarınca ticari defterlerin “sahibi aleyhine delil teşkil etmesi” kuralına tabi olur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi (2022/7 E. – 2025/894 K.) kararına göre:
“…faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme İlişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır”
Bu noktadan sonra ispat yükü tamamen yer değiştirir. Faturayı defterine işleyen davalı, artık borcun olmadığını veya ödendiğini ancak yazılı delillerle ispatlayabilir.
Kural 4: Faturanın İspat Gücünü Destekleyici Deliller: (BA/BS ve Sevk İrsaliyesi)
Faturanın tek başına zayıf olan gücü , destekleyici delillerle birleştiğinde ciddi oranda artar.
- BA/BS Formları: Davalının, dava konusu faturayı BA (Mal ve Hizmet Alımlarına İlikin Bildirim Formu) formu ile vergi dairesine bildirmesi, mal veya hizmeti teslim aldığına dair çok güçlü bir karine oluşturur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi (2024/625 E. – 2025/208 K.) kararına göre:
“Ticari defterlere kaydedilmemiş olsa dahi fatura karşı tarafça resmi bir kuruma beyan edilmiş ise, malın ve hizmetin alındığı hususunda bu beyan kendisini bağlayacaktır.”
- Teslimin İspatı (İmzalı Sevk İrsaliyesi): Faturaya itiraz edilmese bile , satıcının malı teslim ettiğini ispatlaması şarttır. Bu konudaki en geçerli delil, alıcı tarafından imzalanmış sevk irsaliyeleridir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi (2016/18405 E. – 2018/3267 K.) kararına göre, imzasız faturalar veya irsaliyeler, özellikle davalı teslimi inkar ettiğinde, alacağı ispatlamaya yetmemektedir.
- Sözleşmede Olmayan Talepler: Faturaya tek taraflı olarak eklenen ve sözleşmede kararlaştırılmamış olan “vade farkı” gibi talepler, faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olsa dahi geçersizdir ve alacak hakkı doğurmaz (İstanbul BAM 13. HD, 2021/87 E. – 2023/682 K.).
Faturanın İspat Gücü ve Avukat Desteğinin Önemi
Yüksek mahkeme kararlarının da gösterdiği gibi, faturanın ispat gücü dinamik bir yapıdadır. Tek başına zayıf bir delil başlangıcıyken , TTK 21/2 uyarınca süresinde itiraza uğramaması , davalının ticari defterlerine kaydedilmesi veya BA formu ile bildirilmesi gibi unsurlarla birleştiğinde neredeyse kesin delil gücüne ulaşır.
Faturaya dayalı alacak davalarında başarı, sadece faturanın varlığına değil, onu destekleyen temel hukuki ilişkinin, teslim olgusunun ve karşı tarafın eylemlerinin (ticari defterlere kayıt gibi) bütüncül bir şekilde ispatlanmasına bağlıdır. Bu teknik süreçte yapılacak bir ispat hatası, haklı bir alacağın kaybedilmesine neden olabilir. Öden Hukuk, ticari alacak davalarında müvekkillerine uzman hukuki destek sağlamaktadır.

