Reşit Galip Cd. Gölgeli Sk. No:12/2 Çankaya Ankara
+90 506 433 91 42
bilgi@odenhukuk.com

Cinsel Saldırı Suçu (TCK 102) Nedir? Yargıtay Kararları Işığında İspat Sorunu

Cinsel Saldırı Suçu (TCK 102) Nedir? Yargıtay Kararları Işığında İspat Sorunu

Cinsel saldırı suçu (TCK 102) ve mağdurun beyanının ispat gücüne dair Yargıtay kararları.

Cinsel saldırı suçu, Türk Ceza Kanunu‘nun (TCK) 102. maddesinde düzenlenen, kişinin vücut dokunulmazlığına karşı işlenen en ağır suçlardan biridir. Bu suçlar, doğası gereği genellikle mağdur ile fail arasında, tanıkların bulunmadığı, gizli ortamlarda işlenmektedir. Bu durum, suçun ispatını son derece zorlaştırmakta ve ceza yargılamasının merkezine tek bir soruyu yerleştirmektedir: Mağdurun beyanı, mahkumiyet için tek başına yeterli midir? Toplumda yaygınlaşan “kadının beyanı esastır” tabiri ne kadar doğru?

Yüksek yargı kararları, bu hassas dengeyi “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi ile mağdurun haklarının korunması arasında gözeterek ele almaktadır. Bu yazıda, TCK 102’nin kapsamını ve bu suçun ispatında mağdur beyanının yerini güncel Yargıtay kararları ışığında inceleyeceğiz.

TCK 102 Kapsamında Cinsel Saldırı Suçu Nedir?

TCK 102. Madde, cinsel saldırı suçunu temel olarak iki ana eylem üzerinden tanımlar ve bu eylemler için cezayı artıran çeşitli nitelikli haller öngörür.

Suçun Temel Halleri (Eylemler)

  1. Basit Cinsel Saldırı (TCK 102/1): Failin, mağdura karşı “cinsel bir davranışla vücut dokunulmazlığını ihlal etmesi” durumudur. Bu eylem “sarkıntılık” düzeyinde kalırsa (ani, kesik hareketlerle yapılan cinsel taciz) cezası daha azdır.
  2. Vücuda Organ veya Cisim Sokulması (TCK 102/2): Suçun, “vücuda organ veya sair bir cisim sokulması” suretiyle işlenmesi halidir. Bu, suçun en ağır temel şeklidir ve cezası da birinci fıkraya göre çok daha yüksektir.

Cinsel Saldırı (TCK 102) ve Cinsel Taciz (TCK 105) Farkı Nedir?

Cinsel suçlar söz konusu olduğunda, kamuoyunda en çok karıştırılan iki kavram “saldırı” ve “taciz“dir. Türk Ceza Kanunu bu ikisi arasına çok net bir çizgi çeker:

  1. Cinsel Saldırı Suçu (TCK 102): Bu suçun oluşması için failin, mağdurun vücuduna bedensel bir temasta bulunarak cinsel bir davranış sergilemesi şarttır. Dokunma, elleme, sarılma, öpme veya daha ağır eylemler bu suçu oluşturur.
  2. Cinsel Taciz Suçu (TCK 105): Bu suç ise, mağduru cinsel amaçlı olarak rahatsız eden ancak bedensel temas olmaksızın işlenen eylemleri kapsar. Laf atmak, ısrarla takip etmek, cinsel içerikli mesajlar (SMS, WhatsApp, Sosyal Medya) göndermek, istenmeyen cinsel içerikli görseller yollamak veya aleni olmayan cinsel organ göstermek TCK 105 kapsamında “cinsel taciz” suçunu oluşturur.

Özetle, aradaki temel fark fiziksel temastır. Eğer eylem sözde kalmış veya uzaktan yapılmışsa (temas yoksa) TCK 105 (Taciz) uygulanır. Eylem, mağdurun vücuduna dokunma aşamasına geçtiği an, suç TCK 102’ye (Saldırı) dönüşür.

Cezayı Artıran Nitelikli Haller Nelerdir? (TCK 102/3, 102/4, 102/5)

Kanun; yukarıdaki temel suçların (102/1 ve 102/2) belirli koşullarda işlenmesi halinde cezaların artırılmasını öngörür. Bu nitelikli haller şunlardır:

TCK 102/3 Kapsamındaki Nitelikli Haller: Suçun; a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından, d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte, e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, verilen cezalar yarı oranında artırılır.

TCK 102/4 (Yaralama Halinde): Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine (örn: mağdurun bir organını kaybetmesi) neden olması hâlinde, fail ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerden de cezalandırılır.

TCK 102/5 (Ölüm veya Bitkisel Hayat Halinde): Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

İspat Sorunu: Mağdurun Beyanı Tek Başına Delil midir?

Bu suçların ispatındaki en büyük zorluk, genellikle somut delil (kamera kaydı, tanık) bulunamamasıdır. Bu noktada Yargıtay’ın içtihatları iki ana yönde gelişmiştir:

1. Mağdur Beyanının Mahkumiyet İçin Yeterli Görüldüğü Haller:

Yargıtay, cinsel suçların delillendirilmesinin zorluğunun farkındadır. Bu nedenle, mağdurun beyanları belirli kriterleri karşılıyorsa, başka somut delil olmasa dahi mahkumiyete yeterli görülebilmektedir.

Bu kriterler, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 2021/11859 E. sayılı kararında net bir şekilde özetlenmiştir. Mahkeme, mağdur beyanının “kendi içinde tutarlı olup olmadığı, mantık çelişkisi içerip içermediği, aşamalardaki beyanların birbiriyle tutarlı olup olmadığı, mağdur ile sanığın önceye dayalı husumeti bulunup bulunmadığıgibi kriterlere göre değerlendirilmesi ve şayet anlatımlar “tutarlı, samimi ve inandırıcı ise sübuta esas alınarak fail hakkında mahkumiyete yeterli delil kabul edilmektedir.

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun (2019/134 E.) bir kararında, beraat kararı bozulurken, “Mağdurenin aşamalarda değişmeyen ısrarlı ve samimi beyanları, sanığa yönelik isnatta bulunması için bir neden olmaması…” gibi unsurlar mahkumiyet için yeterli görülmüştür.

2. Mağdur Beyanının Yetersiz Görüldüğü (“Şüpheden Sanık Yararlanır”) Haller:

Ceza hukukunun temel ilkesi “şüpheden sanık yararlanır” (in dubio pro reo). Eğer mağdurun beyanı “soyut” nitelikte kalıyor, çelişkiler içeriyor veya adli tıp raporu gibi diğer delillerle desteklenmiyorsa, mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırı bulunur.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin (2021/1271 E. ve 2023/4609 E.) birçok kararında bu durum şöyle ifade edilir:

“…mağdurenin başka delille desteklenmeyen soyut beyanları dışında sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı”

Beyanlardaki çelişkiler de beraat için önemli bir gerekçedir. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi’nin (2018/3127 E.) kararında, mağdurun önce şikayetçi olup sonra “sinirlendiği için” bu beyanda bulunduğunu söylemesi üzerine, “çelişkili mağdur beyanları dışında” delil bulunmadığından beraat kararı verilmiştir.

Ayrıca, somut delil eksikliği, özellikle adli tıp raporlarının beyanı desteklemediği durumlarda belirleyicidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu (2014/604 E.), mağdurun çelişkili beyanlarına ek olarak, “yapılan muayenede cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmemesi” nedeniyle sanığın beraatine karar vermiştir.

Yargıtay Kararlarındaki Eleştirel Görüş (Muhalefet Şerhleri)

Bu hassas denge, Yargıtay daireleri içinde dahi tartışmalıdır. Bazı kararlardaki karşı oylar (muhalefet şerhleri), fiziksel delilin önemini vurgular. Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin (2020/234 E.) kararındaki bir karşı oyda şu çarpıcı ifadelere yer verilmiştir:

“…bir kadına bıçak değil, tabanca da çekilse, kadında iz, emare bırakmadan tecavüz edilmesi nerede ise imkansızdır”

Bu görüş, fiziksel delil olmadan, sadece beyana dayalı mahkumiyetin “şüpheden sanık yararlanır” ilkesini zedeleyeceğini savunmaktadır.

Cinsel Saldırı Suçunda Şikayet Süresi ve Uzlaşmanın Mümkün Olup Olmadığı ?

  • Şikayet: Basit cinsel saldırı (TCK 102/1) ve sarkıntılık suçları şikayete bağlıdır. Mağdurun, fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikayette bulunması gerekir. Ancak nitelikli cinsel saldırı (TCK 102/2, vücuda organ sokulması) şikayete bağlı değildir, savcılık tarafından re’sen (kendiliğinden) soruşturulur.
  • Uzlaşma: Cinsel saldırı suçu, hiçbir haliyle uzlaşma kapsamında değildir.

Cinsel Saldırı Suçu Davalarında Avukat Desteğinin Önemi

Görüldüğü gibi, cinsel saldırı suçunun yargılaması, ceza hukukunun en teknik ve en hassas alanıdır. Mahkeme, bir yanda mağdurun travmatik beyanını, diğer yanda “şüpheden sanık yararlanır” ilkesini tartmak zorundadır.

Bu süreçte, mağdurun beyanının tutarlılığının hukuki olarak doğru bir şekilde sunulması (mağdur vekili açısından) veya sanığın beyanlarındaki çelişkilerin, somut delil eksikliğinin ve husumet iddialarının (sanık müdafii açısından) tespiti, davanın sonucunu doğrudan belirler. Öden Hukuk, ceza hukukunun bu hassas alanında müvekkillerine uzman hukuki destek sağlamaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

detaylı infaz hesaplama